Maksad-ı Âşıkların...
-İbrahim Nakşî Hazretleri-
Maksadı âşıkların menzil-i cânân olur
İsmini yâd eylese vâlih u hayrân olur
Hak vere cünbüşlerin afv ide kem işlerin
Menzili dervîşlerin kûşe-i vîrân olur
Aşk ile kim âh ide kalbini âgâh ide
Azmini dergâh ide ol ulu sultân olur
Kimde ki aşk buluna azm ide Hak yoluna
Sırrı ânın biline aşk nice pinhân olur
Kim ide hakkı edâ aşk ile kıla nidâ
Feyz-i Cenâb-ı Hudâ anda nümâyân olur
Fânî cihândan kesil âyine-i kalbi sil
Arsa-i mahşerde bil bir ulu dîvân olur(1)
Mürşidi hem kim görür Hazret-i Hızr’ı bulur(2)
İlm-i ledünnü bilir sâhib-i irfân olur(3)
Kılsa tecellî eğer vuslata erişe er
Kâfire kılsa nazar mazhar-ı îmân olur
Nakşî-i âşık sana aşk haberin ver bana(4)
Menkıbe-i evliyâ reşk-i gülistân olur(5)
Günümüz Türkçesiyle Anlamı:
Âşıkların maksadı, tüm derdi sevgilinin menziline varmak, vuslata ermek olur. Öyle ki o sevgilinin ismini hatırlayacak olsalar, ona olan hayranlıklarından âdeta sersemler, kendilerinden geçerler. Allah şevklerini, neşelerini artıra (kendi tecellisiyle sevindire, saadete erdire; yoksa başka avuntular gelip geçicidir), kötü işlerini (maksuda götürmeyen sevdaları) affede (velhasıl Allah Teala bizleri affederek sevindire). Dervişlerin (âşıkların izini takip edenlerin) menzili virane köşesi olur (Onlar bir eli yağda bir eli balda değildirler. Gönlü kırık, mahzun, dertli, fakir fukarayla beraberdirler. Ayrıca viran gbi görünen defineler de olabilirler). Aşk ile (dertlene dertlene) kim ah ederse kalbini uyandırır. Azmini dergâh ederse (niyetini fiilen de ortaya koyarsa) o, ulu bir sultan olur (yolda kalmaz). Kimde bu aşk (dert) bulunursa Hak yoluna azmeder. Aşk nasıl gizli kalsın, sırrı illaki ortaya çıkacaktır. Kim hakkı yerine getirirse aşk ile seslenir. Cenab-ı Hakk’ın feyzi onda görünür. Bu fâni, gelip geçici dünyadan kesil (senin keslinin, ataletinin, gafletinin kaynağı burasıdır), kalp aynasını temizle (zikrullahla meşgul ol). Mahşer arsasında bil, bir ulu sultan vardır, orada ulu bir divan kurulur (kendini o baki âleme hazırla). Mürşidi kim görürse onun için o Hazret-i Hızır gibidir. Ledün ilmi ona bahşedilir, irfan sahibi olur (Hızır’ı beklemeye, sır keşfetme peşine düşmesine hacet yoktur). Eğer tecelli etse er kişi, vuslata erer. Kâfire nazar etse (dikkatle baksa) imana gelir o kâfir. Nakşî sana âşık, aşk haberini ver bana. Evliya menkıbeleri, gülistanı bile kıskandırır.
Şiir Notları:
(1) Mahşer: Ahirette dirilip toplanacağımız yer. Orada bir ulu sultan vardır: “O gün onlar meydana çıkarlar; onların hiçbir şeyi Allah’a gizli kalmaz. ‘Bugün hükümranlık kimindir?’ denir, hepsi; ‘Gücü her şeye yeten tek Allah’ındır.’ derler.” (Mümin, 40/16)
(2) Hızır: Kur’an-ı Kerim’de Musa (a.s.) ve Hızır’ın (a.s.) yolculuğundan bahsedilir. Kendisine ilahi hikmet ve ledün ilmi bahşedilmiştir. Hâlâ hayatta olduğuna ve bazı kimselere göründüğüne inanılır. Oturduğu kuru yerin, bastığı yerlerin yeşile büründüğüne inanılır. Tasavvufi çevrelerde veli olduğu kabul edilir. Hakkında detaylı malumat için Kur’an-ı Kerim’e, hadis-i şeriflere vs. kaynak eserlere bakılabilir.
(3) Ledün ilmi: Allah’ın dilediğine bahşettiği gizli sırlara, gaybi ilimlere vukufiyet.
(4) Nakşî Efendi’nin Sünbülî Tekkesi’nde zakirbaşı olduğu söylenir.
(5) Nutk-i şerifin bazı mısralarının şu şekilde farklı okunan versiyonlarına da denk geldik:
“Maksadı âşıkların menzil-i cânân olur/
İsmini yâd eylese vâlih u hayrân olur/
Hak vere cünbüşlerin afv ide kem işlerin/
Menzili dervîşlerin kûşe-i vîrân olur/
Fânî cihândan kesil âyine-i kalbi sil/
Arsa-i mahşerde bil bir ulu dîvân olur/
Kimde ki aşk buluna azm ide Hak yoluna/
Sırrı ânın biline aşk nice pinhân olur/
ÂRİFE HER SUBH U DEM TÂR OLA BÂĞ-I İREM/
TEVBEDE SABİT KADEM ZÂL U NERÎMAN OLUR/
Kim ide AŞKI edâ aşk ile kıla nidâ/
Feyz-i Cenâb-ı Hudâ anda nümâyân olur/
Etse tecelli eğer vuslata erişe er/
Kâfire kılsa nazar mazhar-ı îmân olur/
Aşk ile kim âh ide kalbini âgâh ide/
Azmini dergâh ide ol ulu sultân olur/
Nakşî-i âşık sana aşk haberin ver bana/
Menkıbe-i evliyâ reşk-i gülistân olur”