Taha’nın ateş üstünde konuşması
-Sezai Karakoç-
Su için köleler çeşmeler eskimeden
Su taşa yapışmadan su taşa
Gün vurmuş kızların testilerinden
Geçiyorum sessiz bir ikindi gibi ben
Saatlerinde kırılmaz bir miraç yeşeren
Dört mevsim geçmiş beşinci mevsimdeyim
Ateşteyim bir ateş mevsimindeyim
Bir kitap gibi savruluyorum
Ateş üstüne çıkıp orda ders gören
Kitap okuyan mermerden
Gelecekler var arıların çiçeğinden
Ben bir ateş kurbanı o toprak için
Dünyanın dağlarında eriyen eriyen
Bir ses yeni bir kıyametten
Gizli doğurulan çocuktan bir sesim ben
Yalnız bir depremle bölünen Afrodit’ten bir sesim ben
Küçük bir işaret aşiret işareti annemin cennetinden
Parti ne partisi ben oyumu öldükten sonra kullanırım
Elimi çıkararak bakırlaşmış kabrimden
Elimdeki kâğıtlarda bir dünya var ışıyan
Bir dünya sönen
Ah ardıçların sevinci semaverde bir deniz ihtiyar yanaklı çocuklar
Dimdik akan düşen bir arı beyi levhası yağmur göğün kraterinden
Mavi kara bir ter akıyor borsanın ve insanın biberi kraterden
Bir ateş Nemrud’un buzu Firavun dondurması
Ben yeşil bir yağmur gördüm uçuşan gözleri vardı Zülküfül’den
Korkulara karşı acı âfat suyu içtim
Şerbetlendim yılana akrebe karşı
Baharda aşı işareti alnıma kırmızı toprak tazesinden
Aşure yedim muharrem ayında
İçmedim kana kana su Kerbelâ günlerinde
Ben yeşil bir yağmur gördüm
Annemin kova kova taşıdığı çeşmelerden
Çamaşır yıkadığı en çok gülleri suladığı
Askerlerin ardından serptiği
Savaş günleri bizi bırakıp giden
Babamın tutuklandığı günlerde
Evin temeline harçla karılarak dökülen
Ben bir yeşil yağmurda
Pas tutmaz bir kurban sabahında
Uzaklardan geçen bir treni anımsarım
Bir yaz gecesi
Doğudan batıdan çıkıp havada birleşen
Leylâ Mecnun ateşi gök ve yer çakmağı kabul edilen
Ben o yağmurların eleğimsağmalarından
Kudret yemişim gözyaşı kullanmışım
Kabir açmışım kitap ezmişim