Çocukluğumuz
-Sezai Karakoç-
Annemin bana öğrettiği ilk kelime
Allah, şahdamarımdan yakın bana benim içimde(1)
Annem bana gülü şöyle öğretti
Gül, O’nun, O sonsuz iyilik güneşinin teriydi(2)
Annem gizli gizli ağlardı dilinde Yunus(3)
Ağaçlar ağlardı, gök koyulaşırdı, güneş ve ay mahpus
Babamın uzun kış geceleri hazırladığı cenklerde(4)
Binmiş gelirdi Ali bir kırata(5)
Ali ve at, gelip kurtarırdı bizi darağacından(6)
Asya’da, Afrika’da, geçmişte gelecekte
Biz o atın tozuna kapanır ağlardık
Güneş kaçardı, ay düşerdi, yıldızlar büyürdü
Çocuklarla oynarken paylaşamazdık Ali rolünü
Ali güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar kahraman
Ali olmaktan bir sedef her çocukta
Babam lâmbanın ışığında okurdu
Kaleler kuşatırdık, bir mümin ölse ağlardık(7)
Fetihlerde bayram yapardık
İslâm bir sevinçti kaplardı içimizi
Peygamber’in günümüzde küçük sahabileri biz çocuklardık(8)
Bedir’i, Hayber’i, Mekke’yi özlerdik, sabaha kadar uyumazdık
Mekke’nin derin kuyulardan iniltisi gelirdi
Kediler mangalın altında uyurdu
Biz küllenmiş ekmekler yerdik razı
İnanmış adamların övüncüyle
Sabırla beklerdik geceleri
Şimdi hiç birinden eser yok
Gitti o geceler o cenk kitapları
Dağıldı kalelerin önündeki askerler
Çocukluk güzün dökülen yapraklar gibi(9)
(1960)