Diyanet

-Ömer Nasuhi Bilmen-

Diyânet meşriku’l-envârdır gâyet münevverdir
Semâvȋdir diyânet, hikmet-i lâhûta mazhardır

Diyânet matlaü’l-ilhâmdır, rûh-ı halâikdır
Diyânet fikri en nûrânȋ hissiyâta fâikdir

Diyânetden alır revnâk-ı dühâtın subh-efkârı
Diyânetden alır pertev-i ilâhiyyûnun âsârı

Diyânetdir viren tâb u cilâ mir’ât-ı ahlâka
Diyânet cilve-gehdir inikâs-ı nûr-ı hallâka

Diyânet âdemi tahlȋs ider dest-i cehâletden
Diyânet kurtarır bir milleti zȋrâ esâretden

Diyânet bahş iderken mülk ü istikbâle emniyyet
Diyânetsiz nasıl bilmem yaşar âlemde bir millet

Hayât-ı milleti te’mȋn iden kuvvet diyânetdir
Bunu târih isbât eyliyor mahz-i hakȋkatdir

Muhȋt-i âdemiyyet muzlim iken hâk-i medfenden
Bütün zulmet ufuklardan zemȋne doğru çarparken

Semâya yükselirken pek hazȋn feryâd, vâveylâ
Zalâm-ı dehre karşı mâtem eylerken bütün dünyâ

Ufûl etmiş hakȋkat, neyyir-i efkâr sönmüşken
Bütün ebnâ-yı âdem heykel-i bȋ-rûha dönmüşken

Cihân mahrum iken nûr-ı latȋf sermediyetden
Cihân mechûr iken hurşid-i tâbân hidâyetden

Şafaklar, fecirler bir levha-i zalmâya benzerken
Perȋşan, muztarib her bir kulûba kasvet âverken

Tecellȋ eyledi sırr-ı hüviyyet evc-i vahdetden
Açıldı ebr-i zulmet berk-i ulvȋ diyânetden

Letâfet buldı her bir kâinâta geldi bir revnak
Şücâ-ı dȋne elvâh-ı tabȋat oldı müstağrak

Kefen-pûş-i sefâlet bir yığın mahlûk inlerken
Safâyâb oldılar hep iltimâ-ı dȋn-i enverden

Seni tebcȋl u tenzȋh eylerim ey neyyir-i âli
Diyânet, ey bütün mü’minlerin aksâ-yı âmâli

Diyânet, ey kulûb-ı ümmeti yaldızlayan kuvvet
Diyânet, ey veren mehtâb-ı fikre nûr-ı ulviyyet

Hayât-ı âdemiyyet nazra-ı lütfunla kâimdir
Senin feyz-i latȋfin nüzhet-efzâ-yı avâlimdir

Kalem pür-vecd olur ulviyyetin tasvî etdikde
Tezâyüd eyliyor kudsiyyetin ey nûr gittikce

Gelir senden nevâ-yı tesliyyet her kalb-i nâlâna
Gelir senden ümȋd-i incilâ pejmürde vicdâna

Diyânetdir zilâl-i iktirâbı mahv iden her dem
Diyânetdir evet her rûh-ı zârȋ eyliyen hürrem

Diyânet pek güzeldir pek güzeldir rûh-perverdir
Diyânet her güzellikden daha parlak, münevverdir

Diyânet-perver olmak âdem içün bir seâdetdir
Diyânetdir bizi mesûd iden ancak diyânetdir

Günümüz Türkçesiyle Anlamı:
Diyanet nurların doğduğu kaynaktır, oldukça münevverdir. Diyanet ilahidir, ilahi hikmete nail olmuştur. Diyanet ilham kaynağıdır, mahlukata ruhtur (ruhunu besler). Diyanet fikri, en nurani hissiyata tercih edilir, üstündür. Diyanetten alır fecir vakti üstün akıllılar, dâhiler, düşüncelerindeki tazeliği(?). Diyanetten alır ilahi nurlar izlerini. Diyanettir ahlak aynasına parlaklık, cila veren. Diyanettir yaratan Allah’ın nurunun aksettiği tecelli yeri. Diyanet insanı cehaletten kurtarır. Diyanet bir milleti esaretten kurtarır. Diyanet mülk ve geleceğe dair emniyet bağışlarken bir millet nasıl diyanetsiz yaşar bilmem. Milletin hayatını temin eden kuvvet diyanettir. Hakikatin ta kendisidir, bunu tarih ispat eder. İnsanlığı kabrinde karanlıklar kuşatmışken, bütün karanlık ufuklardan yere doğru çarparken; semaya yükselirken pek hüzünlü feryat, vaveyla, zamanın karanlığına karşı yas tutarken bütün dünya; hakikat görünmez olmuş, fikirlerdeki nur sönmüşken ve bütün âdemoğulları, insanlar ruhsuz bir heykele dönmüşken; dünya mahrum iken latif nurdan ve hidayetin nurlu güneşinin doğuşunu menederken dünya; şafaklar, fecirler karanlık bir levhaya benzerken, perişan, ızdırap içinde kıvranan, acı çeken bütün kalplere kasvet verirken; hakikat sırrı Allah’la bir olma hâlinden, vahdetin zirvesinden tecelli etti, belirdi. Açıldı zulmet (karanlık) bulutu, semavi şimşek (çaktı) diyanetten. Letafet buldu, kâinatın her yanına tazelik, güzellik geldi. Tabiat levhası dinin şecaatine, ihtişamına büründü. Sefalet kefenini giyen bir yığın mahluk inlerken, nurlu dinin parıldamasından sefa buldular hep. Seni ulular ve tenzih ederim, ey bütün müminlerin amellerinin nihayeti olan diyanet!(?) Ey ümmetin kalplerini yaldızlayan kuvvet diyanet! Ey fikir mehtabına yücelik nuru veren diyanet! İnsanlığın hayatı lütuf nazarınla sürüp gider. Senin latif feyzin âlemleri genişletir. Kalem vecdle dolar yüceliğin ortaya çıktığında. Artıyor kutsiyetin ey nur gittikçe. Gelir senden teselli nağmesi her inleyen kalbe. Gelir senden aydınlık ümidi perişan olmuş vicdana. Diyanettir her an keder gölgelerini dağıtan (hüznü gideren). Diyanettir evet her inleyen ruhu ferahlatan. Diyanet pek güzeldir, pek güzeldir, ruhu besleyendir Diyanet her güzellikten daha parlak ve daha aydınlıktır. Diyaneti gözeten olmak insan için bir saadettir. Diyanettir bizi mesut eden ancak diyanet. (Yaklaşık bir anlam vermeye çalıştık...)


Destek ol 
Rastgele Getir