Ehl-i Aşka Bir Belâ Zindânıdır…

-Laedri-

Ehl-i aşka bir belâ zindânıdır bu mâsivâ
Mekke’den Kûfe’ye azmetdi Hüseyn âl-i abâ(1)
Bu kazâya hem rızâ vermişdi nûr-i Fâtımâ(2)
Eylemez aslâ tegayyür çünki takdîr-i Hudâ

Günümüz Türkçesiyle Anlamı:
Aşk ehli için bu dünya zindanında müptela olduğu bir beladır bu (Kerbelâ’da) yaşananlar. Abâ (hırka) ehlinden Hüseyin, Mekke’den Kûfe’ye gitmeye karar verip hareket etti. Üstelik bu kazâya mana âleminde Hz. Fatıma’nın da rızası vardı. Bu öyle bir kazâ ki asla değişmez, çünkü Allah böyle takdir etmiş, böyle olmasını dilemiştir.

Şiir Notları:
“Fâilâtun/ fâilâtun/ fâilâtün/ fâilun” - (1) Bu mısranın son kısmını tamlamalı olarak “Hüseyn-i âl-i abâ” yazanlar da var ancak bu durumda bir hece fazla olmakta. O sebeple tamlamasız olarak “Hüseyn âl-i abâ” yazıyoruz. (Mek - ke - den – Kû / fe - ye - az - met / di - Hü - seyn - â / li - a - bâ). Âl-i abâ (hırka ehli/ailesi): Hz. Hüseyin, hamse-i ehl-i kisâ veya hamse-i âl-i abâ/pence-i âl-i abâ yani abâ (hırka) ehli beş kişidendir. Bu beş kişi, Resulullah (s.a.s.) Efendimiz’in hırka-i şerifinin altına aldığı Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve bir rivayette Hz. Cebrail’dir. Efendimiz (s.a.s.) apaçık deliller getirdiği hâlde Hristiyanlar (Necran’dan gelen papazlar) “İsa Allah’ın oğludur vs.” diyorlar, bir türlü hakikati kabul etmek istemeyip Efendimiz’le çekişiyorlar. Ayet-i kerime nazil oluyor: “Sana gelen ilimden sonra artık her kim seninle tartışmaya kalkarsa de ki: Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı çağıralım; kendimiz ve kendiniz de onlarla bir araya gelelim. Sonra can u gönülden dua edip Allah’ın lanetini yalancıların boynuna geçirelim!” (Al-i İmran, 3/61) Papazlar kendi aralarında “Lanetleşmeyelim yoksa biz iflah olmayız. Sadece ondan bir hakem, bir elçi isteyelim.” diyorlar. Sonradan o gruptan Müslüman olanlar da oluyor. (2) Kazâ: Allah’ın ezelde takdir ettiği şeyin, kaderin, O’nun istediği şekilde, O’nun belirlediği vakitte gerçekleşmesi.


Destek ol 
Rastgele Getir