Ey Gönül, Bil…

-Osman Kemâli Efendi-

Ey gönül, bil “ezelî ahdesamîm isterler
Aldığın bâr-ı emânâta kerîm isterler(1)
Hâlık’ın seyrederek halka rahîm isterler
Sanma ey hâce ki senden zer ü sîm isterler
Yevme lâ yenfau‘da kalb-i selîm isterler(2)

İzz ü câh-ı devlet-i rif‘at yerine bînâm ol(3)
Merteben şâh ise de bende-i hâs ü âm ol
Nîk ü bed hâli bırak muntazır-ı encâm ol
Berzâh-ı havf-ı recâdan geçegör nâkâm ol
Dem-i âhirde ne ümmîd ne bîm isterler

Yetiş ol âleme kim olmaya anda biz, siz
Anda ne şâh u ne gümrâh ne mutî‘ u ne hunrîz
Yokdur ol dâirede nisbet-i çiz ü nâçiz
Âlem-i bi-meh ü hurşid ü felekte hergîz
Ne mühendis ne müneccim ne hekîm isterler

Çalma ikbâl kapısın perde-i idbâr açılır
Sohbet-i pîr ile âşıklara efkâr açılır
Ehl-i dil hâre nazâr eylese gülzâr açılır
Âlem-i keşf-i meânîde çok esrâr açılır
Giremez nefs-i gadub anda halîm isterler

Gönlünü kıl heves-i nefs ü hevâdan sâlim
Kendini bil ezelî bezm-i elestte kâim(4)
Iyd-i vaslı gözet ol kayd-ı sivâdan sâim
Sâkin-i dergeh-i teslim-i rızâ ol dâim
Bermurâd etmeğe hizmette mukîm isterler

Sıdk ile hizmet-i insâna girip insân ol
Ölmeden evvel ölüp hâteme-i nisyân ol(5)
Ne melâhid ü ne sôfî-yi bî iz‘ân ol
Unutup bildiğini ârif isen nâdân ol
Bezm-i vahdette ne ilm ü ne âlim isterler

Eli boş âşıka mahbûbeler el vermezler
Dikeninden çekinen ellere gül vermezler
Cân u bâş vermeyene zevk-i gönül vermezler
Harem-i ma‘nâda bîgâneye yol vermezler
Âşinâ-yı ezelî yâr-ı kadîm isterler

Yokluğa etme keder vârına mesrûr olma
Halkı nefretle görüp âleme menfûr olma
Ehl-i irfâna kul ol nefse uyup dûr olma(6)
Cürmüne mu‘terif ol tâata mağrûr olma
Ki şifâhâne-yi hikmette sakîm isterler

Saçsa da âleme ger nûr-i Hudâ pertevler
Ne gider ne götürür maksada ham peyrevler
Göremez Hakk’ı, gözü kör, dili gâfil dîvler
Kıble-yi ma‘nîyi fehmeylemeyen kecrevler
Sehvine secde edip ecr-i azîm isterler

Her göz açtıkça bir et fâtih ile meftûhi
Hak bilir sen arama fâsid ile mendûbi(7)
Ey Kemâlî sakın incitme dil-i mecrûhi
Ezber et nükte-yi esrâr-ı dili ey Rûhî
Hâzır ol bezm-i ilâhîde nedîm isterler

Günümüz Türkçesiyle Anlamı:
(Şiirleri İngilizce dil seçeneğini seçerek okumalı, aksi hâlde çeviri bozuk çıkıyor.) Ey gönül bil ki ezelde, ruhlar âleminde verilen sözde samimi bir kalp isterler. Aldığın, yüklendiğin emanetlerin yükü için kerim sıfatlı olmanı (verdiğin sözü nefsinden, her şeyinden infak ederek cömertçe yerine getirmeni) isterler. Yaratanını seyrederek yarattığına merhametli olmanı (hoşça muamele etmeni) isterler. Ey efendi, ey hoca (zahirî ilimle hocalık taslayan/şeriatın zahirinde kalan ham kişi)! Hiçbir şeyin fayda vermeyeceği o günde (kıyamet gününde) senden altın ve gümüş isterler sanma, senden selim bir kalp isterler. * * * Yüksek devlet makamı ve izzet istemek yerine namsız (şöhretsiz, adı sanı belli olmayan sıradan biri) ol. Merteben padişah mertebesi de olsa sıradan ve has olan kulların bendesi ol, onların yolundan git. İyi ve kötü hâli bırak, işin sonunu gözleyen ol. Korku ve ümit geçidinden geçegör, arzusuz ol. Son nefeste ne ümit ne korku isterler (iki hâl de işe yaramaz). * * * Yetiş o âleme (fakr, yokluk âlemine) ki yoktur orada biz, siz. Orada padişah da yolunu kaybetmiş de, itaatkâr, uysal kimse de kan döken zalim de birdir. Orada hiç (sıradan önemsiz biri) de olsan, kudretli, meşhur biri de olsan fark yoktur. Feleksiz (gökyüzünün, dünyanın olmadığı), güneşsiz ve aysız bir âlemde (hakikat âleminde) ne mühendis ne müneccim ne hekim isterler. * * * Çalma ikbal kapısını (makam mevkinin peşinden koşma) talihin ters dönüverir. Pir’in sohbetiyle âşıkların efkârı dağılır/akıllarına yeni yeni fikirler gelir, ufukları açılır. Gönül ehli dikene dikkatle baksa gül bahçesine döner o diken. Manaların açığa çıktığı âlemde çok sırlar açılır. Oraya gadap sıfatıyla girilmez, orada halim sıfatlıları (hilmiyet sahibi, ezelde, ruhlar âleminde verdiği sözü yerine getiren, söz dinleyen kimseleri) isterler. * * * Gönlünü hevâdan ve nefsin isteklerinden emin eyle. Kendini ebedî âlemdeki elest meclisinde kaim bil (orada “Evet sen bizin rabbimizsin.” diye verdiğin sözü unutma). (Rabbine) kavuşacağın o bayram gününü gözet, O’ndan gayrısından oruçlu ol (arzulama). Rabbinin rızasına teslim olma dergâhının sakini ol daima. Muradına nail etmek için mukim (varolduğun mecliste daima bulunuyor olmanı) isterler. * * * Sadakatle insanın hizmetine girip insan ol. Ölmeden evvel ölüp gafletine son ver. Ne inkâr eden ol ne de ferasetsiz, anlayışsız bir sofi ol. Eğer arifsen bildiğini unutup bilmeyen ol (Bilgin arttıkça hiçbir şey bilmediğini fark et). Vahdet meclisinde (Allah’a vasıl olma yerinde) ne ilim ne de âlim isterler. * * * Eli boş âşığa sevdikleri el vermezler. Gülü sevip dikenini istemeyen ellere gül vermezler. Canından, başından geçmeyene gönül zevki vermezler. Mana hareminde (mahrem alan) kayıtsız kalana yol vermezler. Ezelden (ruhlar âleminden) aşinalık (tanışıklık), eski dost isterler. * * * Yokluğa kederlenme varlığa sevinme. Halkı nefretle görüp insanlarda nefret uyandırma (ne nefret et ne nefret edilen ol). İrfanlı kimselere kul ol (uy), nefsine uyup (Hakk’a) uzak olma. Kabahatlerini (kibir, haset, gadap… gibi eksiklerini, kusurlarını) gizleme, yaptığın ibadetlerle de gururlanma, kendini bir şey zannetme. Zira hikmet şifahanesinde (hastaların tedavi edilip şifaya kavuşturulduğu yerde) hastaları (ben hastayım diyenleri) kabul ederler. * * * Huda nuru âleme ışık saçıp aydınlatsa da ham kişiler ışığı takip ederek ne kendileri maksuda erişebilir ne de başkalarını eriştirebilirler. Hakk’ı göremez gözü kör, gönlü/dili gaflette olan şeytanlar. Mana kıblesini kavrayamayan gidişatı bozuk kimseler, hatalarına secde edip bir de büyük sevap umarlar. * * * Gözünü her açtığında açanla açılanı bir et (bir olduğunu bil). Kim bozuk tabiatlı kim makbul Allah bilir, sen bunun peşine düşüp yaftalama kimseyi. Ey Kemâlî (Osman Kemali Efendi), sakın incitme yaralanmış gönlü. Ey Ruhî (Bağdatlı Ruhi) gönlün sırlarının nüktesini (ince manalarını) ezber edip hazır ol ki ilahi mecliste yâverlik (sohbet arkadaşlığı) etmeni istesinler. * * *

Şiir Notları:
Osman Kemâlî Efendi’nin Bağdatlı Ruhî’nin kasidesine tahmisi. Tahmis: Divan edebiyatında iki mısralık beyte üçer mısra eklemek suretiyle beşe tamamalama. İlk mısranın kâfiyesine uygun üç mısra ekleyerek beşlemek. (1) Kerîm: İstemeden veren, cömert, şerefli, aziz… (2) “O gün ne mal fayda verir ne oğullar. Allah’a selim bir kalp ile gelen başka (sadece o kurtulur).” (Şuara, 26/88-89) (3) Veya şöyle: “İzz ü câh, devlet ü rif‘at yerine binâm ol”. (4) Bezm-i elest: Elest meclisi. Allah Teala’nın ezelde ruhları yarattıktan sonra “Elestü bi-rabbiküm?” (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) diye hitap ettiği, ruhların da “Belâ” (Evet) diye Allah’ı tasdik ettikleri meclis. Bakınız: “Hani Rabbin (ezelde) âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ demişti. Onlar da, ‘Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin).’ demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, ‘Biz bundan habersizdik.’ dememeniz içindir.” (Araf, 7/172) (5) “Mûtû kable en temûtû” Ölmeden evvel ölünüz. (Hadis-i şerif olarak bilinir. Kaynağı araştırılabilir). (6) Veya: “… nefse uyup kul olma”. (7) Veya: “… fâsid ile memdûhî”.


Destek ol 
Rastgele Getir