Hızırla Kırk Saat (12.)

-Sezai Karakoç-

Ey kadın sana fısıldayacaklar muştu sana
Tutunacaksın doğurmamış bir anne gibi hurma ağacına
Çölün içinden yükselen bal ve çekirge karışımı
Deve duyarlığıyla yüklü serapsız heyemolalarla
Ey kadın sana fısıldayacaklar muştu sana

Sen ki yoruldun çamaşır yıkamadan bir ırmak kıyısında
Çok güneş alan artan ışığı mağarana vuran
O yumuşak sudan öğrendin öğreneceğini muştu sana
O sade giyimli yaşları bellisiz bilginler ki
Eski kuşakların türlü dilini konuştular da
Sen bir tek kelime konuşamadın yıllarca
Sağ duvar konuştu sol duvarla
Su hurmayla
Ay keçilerle koyunlarla
Sen bir birsam halinde konuştuğunu sandın içindeki çocukla
Her dil senin için çağdaş oldu
Ölmüş olan en eski İbranice
Hititlerin ve Himyerilerin dili
Sonra şölen bitip bütün diller çekilince
İçin bir nar gibi kızardı o sessizlikte
İşte o vakit çocuk doğuran kelime geldi
Doğmadan konuşmayı öğrenen insan geldi
O doğmadan seninle konuşan bir erdi
Uzun bir kıştan sonra gelen ilk gün ışığı gibi

Uzun bir sessizlikten sonra gelen o ilk kelimeyi
Bir insan gibi bir er gibi gören
Karşılayıp konuklayan kadın muştu sana
Ateş almış günü gecik resmî yapraklar gibi
Bir dağ ucuna yığılmış o kent ki
Seni en çarpık bir düşmanlıkla
Karşılamaya hazırlanmakta
Öyleyse ey bir kelime doğuran kadın
Muştu sana
Yankı yapan kutlu kadın muştu sana
Bir meleğin bir sözünden gebe kalan kutlu kadın
Ayrılığın şiddetinden gebe kaldın
Aydınlığın artışından oldu İsa
Artık çıkabilirsin temmuz öğlesine ama
Üç gün yüce bir oruca borçlandırıldın
En çok konuşman gerektiği anda
Ayazmaların aynasında boy gösteren
Dişbudak ormanı gibi azgın bir kalabalık
Önünde o ulu konuşmanı yapacakken
Bir yaratış susmasına adandın
Yalnız işareti serbest bırakan
Doğurman cinsinden bir oruca borçlandın
Çocuk erdi
Su durdu
Muştu sana
Hadrianus’un kütüphane mermeri
Çeşme oldu aydınlık bir kuşluk kitabına
Çocuğun mucize alfabesine
Loş aralıklarda
Gümüş tabaklarda
Pirinç ayıklayan komşu kadınlar sanatına
Ki ay ev önlerinde
Alacakaranlıkta muştu sana

Şiir Notları:
Hızırla Kırk Saat (Şiirler III) - Muştu: Müjde. Serap: Göz yanılsaması, hayal, hülya… Heyemola/Heyamola/Heyamol: Denizci selamı olarak bilinir. Eskiden denizciler veya işçiler, kürek, gemi demiri veya herhangi bir şey çekerken gayrete gelmek için “ha gayret” anlamında yüksek sesle belli bir makamda bu sözü söylerlermiş. Birsam: Sanrı, halüsinasyon, bir şeyi var sayma. Konuklamak: Misafir etmek, ağırlamak. Ayazma: Suyunun şifalı olduğuna inanılan ve Rumlarca kutsal sayılan çeşme, pınar. Hadrianus: Eski Roma imparatoru.


Destek ol 
Rastgele Getir