Hızırla Kırk Saat (26.)

-Sezai Karakoç-

Bağdat’tayız
Dönüp duruyoruz yırtıcı kuşlar gibi
Çevresinde bir darağacının
Koparabilir miyiz acaba
Etinden çileli etinden
Döğmeli ciğerinden bir parça
Hallac-ı Mansur’un
Kur’an okuyan yüreğinden
Bir ışık kapabilir miyiz
Eriyen gözlerinden
Bir bakış geçer mi içimizden
Bir taş atarak
Bir gül alabilir miyiz
Elinde biten
Günlük ekmeğini yarıyarıya yemiş
Adam da gelmişti oraya
Yağmur kapmış bir adam da gelmişti oraya
Bilginler büyücüler su vurucuları
Köle tüccarları çan onarıcıları da
Sultan saçını tarıyan kadın
Eski bir define arayıcısı
Matematiğin bulucusu
Füsus okuyucusu
Şeyh Galib’in muştucusu
Haznedar ve kütüphane memuru

Hepimiz hepimiz ordaydık
Bu pamuktan hafif insanı çekemeyen
Darağacına yardımcıydık
Gene de hepimizden ağır geldi
Hallac-ı Mansur’un vücudu

Dicle kıyısında atlılar gördük
Giysileri ilerdeki dönemlerin giysileri
Hepimiz boşalmıştık
Akşam eve dönen işçiler gibi
Her yanımızdan altın akıyordu sanki
Güneş soluyordu doğdu doğuracak bir sığır gibi

Açıldı Muhyiddin’in kabri
“Ürkme Mansur, benim” dedi
Bir deniz kabardı sanki
Denizde elektrik balıklarının gizleri
Ayazmada bir çini
Dağıldı vücut
Kimisinde bir parçası kaldı Mansur’un
Kimisinde darağacının izi

Şiir Notları:
Hızırla Kırk Saat (Şiirler III) – Bağdat: Irak’ın başkenti. Daragacı: İdam sehpası. Hallac-ı Mansur Hazretleri: Susma makamında “Ben Hakk’ım” dediği için idam edilen sufi. Füsûsü’l-Hikem: Muhyiddin İbn-i Arabî’nin eseri. Şeyh Galib: Klasik Türk şiirinin son dönem büyük şairlerindendir. Türbesi İstanbul Galata Mevlevihanesi avlusundadır. Muştu: Müjde. Muhyiddin: Muhyiddin İbn-i Arabî Hazretleri.


Destek ol 
Rastgele Getir