Hızırla Kırk Saat (33.)

-Sezai Karakoç-

Sütunlar çökse ne dersiniz
Save gölü kurusa
Ne dersiniz
Sönmez ateş sönse
Geyikler durulsa Yezbül dağında
Çölün davulu çalınsa çalınsa
Kabile süt kabileleri duygularında
Dağlar ağarsa
Başaklar sararsa
Ne dersiniz

Bir çocuk doğdu Amerika’da
Bir zenci zincirinin şiiri
Ve bir çocuk Avrupa’da
Radyo bulucusunun dedesi
Savaş koparan çocuklar
Şairler sultanlar müneccimler
Bu gece doğdu
Sabaha vardılar
Mekke’de
Küçük bir evde
Zeytinyağından bir lâmba
Odalarda
Dönüp duran yaşlı kadınlarla
Loş bir salonda

Bekleyen büyükbaba
Amcalar dayılar
Bir sır söyleyen yaşlı bir adam da var

Gece yanan anne
Aydınlık bir bardak uzandı
Beyaz bir yastık kıyısından
Hızır eliyle içilen sudan
Meryem’in duyduğu kelime gibi
Kabartmalaşıyordu
İçinde yavaş yavaş
Sağ çocuğun çizgileri
Altın getiren bir deniz gibi
Aşılıyordu buram buram güz engebeleri

Arafat’taki çiçeklerden
Gelen bir akşamdı odaya
Yumuşak tenli rahibin bildiği
Hazırlık olsun diye olaya

Hurmadan bir kentin sesini duyan
Meryem çarşafları açıyordu
Suya bırakılmış çocuğu
Kurtaran kadın Âsiye
Savıyordu al kadınlarını dışarı
Çok melek vardı ki
Doğan günün yüzünü fırçalıyordu
Ayın yüzünü cilâlıyordu
Ateşini tazeliyordu
Cinlerin bâkireleri

Kabartmalaşıyordu
İçinde yavaş yavaş
Sağ çocuğun çizgileri
Altın getiren bir deniz gibi

Ağır madenini duydular
Atlar
Nur Dağı’nın
Yeleleri gelişti yönünde
İlerdeki savaşların
Develerse
Köpük saçıyorlardı ağızlarından
Yüksek bir bilgi sarhoşluğundan
Düğünlerde

Akan suyun sesi değişti
Esen rüzgârların doğrultusu
Gün döndü
Açtı mevsim
Akarak doldurdu
Kan boşluğunu gül
Volkan boşluğunu gül
Şarabı köpüklere
Boğup geçen süt
Süt devrimi

İstanbul’da bir balıkçı
Haliç’te bir hayal gördü
Gitti eve
Yorganlara saldırdı

Bizans sarayında
Kristal bir kadeh kırıldı

Bozuldu durdu
Güneş saati
Kudüs’te

Roma’da
Zindanda
Ateşlerden geçmiş bir adam
Hiç konuşmayan yıllarca
Doğruldu
Ayağa kalktı
Yüzü ay olup aydınlandı
Günaydın dedi
Günaydın

Ey kutlu anne günaydın
Ey doğan çocuk günaydın
Kabaran deniz
Günaydın
Koşan muştu kölesi günaydın
Günaydın bütün insanlar
Günaydın yeryüzünün yüz akı müslümanlar
Günaydın
Kur’an Cebrail
Günaydın
Sûr İsrafil

Günaydın başbuğlar
Fetih Sûresi’nin
Gerçekleştirimi ordular

Mevlüt yazan şairler
Umutsuz insan için
Ufuklarda
Toz koparan veliler
Yüreğinde bir denizi
Çalkalayan kadınlar

Günaydın
Alnında ter birikmiş
Ekmeğini kendi
Elinden devşirmiş
İşçiler
Sabır yaprakları
Günaydın

Kur’an’ı kentlere sindiren
Kişi sulh zamanı
Gözün aydın olsun
Günaydın

Kanını savuran susamış rüzgâra
Savaş zamanı
Sancağı
Kanının basıncıyla
Dimdik duran
Şehit
Günaydın

Günaydın Tevrat’ı aslından okuyan
İncil’in öz sesini duyanlar
Gerçek musevî gerçek isevî
Gerçek hıristiyan

Havralarda
Manastırlarda
Kendilerini çekip çıkaranlar dernekten
Gün yüzüne özlem çekenler

Günaydın
Bedir’de Yermûk’ta
Hendek’te Uhut’ta
Birinci Cihan Savaşı’nda
Yemen’de Kafkaslar’da
Can verirken bile
Salâvat getiren
Şehit olurken
Tekbirlerden
Bir cennet kenti yükselten
Dudaklarında

Şiir Notları:
Hızırla Kırk Saat (Şiirler III) – Save Gölü: Irak’ın Müsenna vilayetinde, Fırat Nehri yakınındadır. Yezbül Dağı: Suudi Arabistan’da Necid bölgesinin orta kısmında yer alır. Hızır: Kur’an-ı Kerim’de Musa (a.s.) ve Hızır’ın (a.s.) yolculuğundan bahsedilir. Kendisine ilahi hikmet ve ledün ilmi bahşedilmiştir. Hâlâ hayatta olduğuna ve bazı kimselere göründüğüne inanılır. Oturduğu kuru yerin, bastığı yerlerin yeşile büründüğüne inanılır. Tasavvufi çevrelerde veli olduğu kabul edilir. Hakkında detaylı malumat için Kur’an-ı Kerim’e, hadis-i şeriflere vs. kaynak eserlere bakılabilir. Hz. Meryem: Hz. İsa’nın (a.s.) annesi. Hadis kaynaklarına göre cennetteki en fazilerli şu dört hanımdan birisidir: İmran’ın kızı Meryem, Huveylid’in kızı Hatice, Hz. Muhammed’in kızı Fatıma ve Muzahim’in kızı (Firavun’un hanımı Asiye). Arafat: Mekke’nin doğusunda yer alır. Haccın en önemli rüknü olan vakfeye durduğumuz yer. Âsiye: İlahlık taslayan Firavun’un Allah’a iman etmiş olan hanımı. Cebel-i Nûr (Nur Dağı)/ Cebel-i Hira (Hira Dağı): Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e ilk vahiy Nur dağının tepesindeki Sevr mağarasında gelmiştir. Muştu: Müjde. Sûr: İçi boş, boynuza benzeyen çok büyük bir alettir. Dört büyük melekten biri olan İsrafil (a.s.), İslam inancına göre kıyamet gününde Allah’ın emri doğrultusunda üç kere sûra üfleyecektir. Birinci üfleyişinde yerler gökler sarsılacak, ikincide insanlar ve tüm canlılar ölecek, üçüncüde ise insanlar hesaba çekilmek üzere diriltilecektir. Detaylar için ilgili âyet-i kerimelere ve hadis-i şeriflere bakılabilir. Onlardan biri şudur: “Sûr’a üflenir ve Allah’ın dilediği kimseler dışında göklerdeki herkes ve yerdeki herkes ölür. Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar.” (Zümer, 39/68) Şiirde geçen diğer yerler vs. de kaynaklardan bakılabilir: Mekke, Başbuğ, Fetih Sûresi, Haliç, Kudüs, Roma, Mevlüt (Mevlid), Kur’an-ı Kerim, Tevrat, İncil, Musevî, İsevî, Hristiyan, Havra, Manastır, Bedir, Yermûk, Hendek, Uhut, Kafkaslar.


Destek ol 
Rastgele Getir