Hızırla Kırk Saat (34.)
-Sezai Karakoç-
Diyarbekir’de
Kemerler kırılmıştır sıcaktan
Gündüzde bile
Bir toz var yaz yarasalarından
Bir akrep kabartması surlarda Asur’dan
Güneşi bir taş gibi fırlatan
Dicle’nin köpüklü dudaklarından
Aslan başlı çeşmelerden
Taçlı güneşli aslan heykellerinden
Lâtin harfleriyle yazılmış
Kaç kitap gelmişse Bizans’tan
Eriyecektir bakır gibi mahzenlerde
Karartacaktır yapraklarını
Yükselen bir duman zamanı bodrumlardan
Bal aktı incirlerden
Yağ aktı zeytinlerden
Yeni bir ülke buldu narlarda
Türlü hastalığın bakıcısı arılar
En küçük minicik bir zikirdir karıncalar
Kızgın taşlar üstünde
Dizilirler bir tesbih gibi
Evrensel bir tesbihtir
Nuh Tufanı’nın armağanı
Arılar karıncalar
Filler güvercinler
Cudi tepelerinden
Yayılan akan
Mezopotamya’ya
Dünyaya
Nasıl ki
Filler görürler düşlerinde
Hindistan’ı
Ve çölü ev develeri
Bir şaman gibi coşarlar
Haykırırlar ip kırarlar
Saray yıkarlar
Ağızdan ak bir köpük gibi savururlar
İçlerinde serap biriktirdikleri
Bir özlem öfkesini
İran bir kalkan gibi döğülür
Rum bir mızrak gibi dağlanır
Asya çalkalanır
Avrupa bozbulanık buğulanır
Havralar sallanır
Manastırlar şaraplanır
Yeni bir yumurta çiftliklerde
Horozların ağızlarından
Arada bir çıkar insan kelimeleri
Mağaradaki suyu
Fısıldar güller
Yeni bir kelime var
Hep dağlara bulutlara doğru yürür uyurgezerler
Akraba arar vâdilerde
Yeni bir akraba cüzzamlılar
Bir kurtulmalık bekler ufuklardan
Esir fıçılarında yıllanmış köleler
Çözülen şimal bağlarında
Küflenmiş üzüm kefenleri
Sülük sebilleri
Büyü devletinin höyükleri
Hepimiz için çek çileyi
Ey Mekke sabahlarının konuğu
İçimizde yağan yağmurdan
Saçlarımızdaki çiğden
Bir havuz taşıyan kaya kovuklarına
İbrahim bucaklarına
Yaprak yaprak açıp okuyan Hira’yı
Orada kabul eden ilk kelimeyi(1)
Öğretmen gibi ders veren öğrenci Cebrail’i
Cebrail en yüksek matematik
Yok eden geometrileri
Bir sembol ülkesi bir cebir ili
Arılara bal yaptıran
Şarap doldurtturan en soy kafatasına
Çocuk doğurtan
Üçyüz yıllık uykuları
Sur gibi burçlar gibi yükselten
Ölü dirilten
Karınca konuşturan
Ay bölen bir bilginin dili
Tanrı sesi
Tanrı deyişi
Seheri bir elektrik akımı yaparken Cebrail
Bir sancak gibi indirirken şafağı
Zincir gibi boşanırken kubbelerin kıyameti
Hepimiz için çek çileyi
Ey babasız büyümüş
Görünüp kaybolan bir hayal gibi yitirmiş anneyi
İki dünya
Cin ve melek beyi
Şairlerin örtüsüne özendiği
Gölgesiz Peygamber
Çek bizim için de çileyi
Getir bütün yılgılara
Gözde ve içteki yaralara
Çelikten onarış olan o ilk kelimeyi
Hira’nın minyatürü
Bile en güçlü bir doktordur bize
Bu sıtma başka sıtma
Ey kadın örtebilirsin örtebildiğin kadar örtüleri
Bu üşütme ne güz ne bahar üşütmeleri
Ne kış ne yaz üşütmeleri
Ne bulut ne deniz
Ne dağ ne ırmak üşütmeleri
Yeni bir kitabın
Bir yolculuk dönüşünün
Bir yaprak çevrilişinin
Mevsimin ilk yemişinin yenişinin
Nar tadmanın karpuz kesmenin
Kevserin
Büyü bozmanın
Ateş söndürmenin ve yakmanın
Su kurutmanın fışkırtmanın
Gölge boşamanın üşütmeleri
Kalk ey örtülere
Bürünmüş Peygamber(2)
At üstünden
Seni ülkelerden ülkülerden
Ayıran örtüleri
Kalk ey
Örtülere bürünmüş Peygamber
Bu sıtmayla iyi edeceksin
Tifoları vebaları
İnsanlığı kâğıt kâğıt
Buruşturan cüzzamı
Çan sarasını
Havra harmanını
Göğüyle gönenen Harran’ı
Çile çömleği İskenderiye’yi
Sen dirilteceksin
Atlarına okyanuslarda su vereceksin
Sen vereceksin bengisularını
Son susayışlarında şehitlerin
Geri vereceksin
Antik dönemlerde çalınmış hakkını mermerin
İsa’nın Musa’nın İbrahim’in
Safa ve Merve’nin
Hacer-i Esved’in
Cennetlerden çağlayan
Nil’in Fırat’ın Dicle’nin
Sen arıtacaksın
Bu kelimelerin lâvlarıyla
Lânet volkanlarını
Sen devşireceksin menekşelerini
En yüce dağ doruklarında
Gözlerin kanatların
Gece secdelerinin
Muştu siperlerinin
İlk günlüğünü
Sen yayınlayacaksın
Sen kuracaksın
Seher çocuklarının
Tek kentini
Sen bildireceksin
Dünya geldi geleli
En önemli haberi