Hızırla Kırk Saat (35.)

-Sezai Karakoç-

Babam düşünmüştü bir vakitler Bedir’i
Hendek’i Uhut’u Huneyn’i
Mekke’nin alınışını
Rusya’da esirken
Birinci Cihan Savaşı’nda
Kar yağıyordu Bakû’da
Önce bizim aldığımız
Sonra geri verdiğimiz Bakû’da
Dolmuyordu açık pencereden
Bir güney ayı ve baharı
Ne de bir sansar samur
Yosunlu bir su içinde
Yalnız ta uzaklarda duyulan
Bir zindana ışıklı kapılar açan
Kur’an’dı tek avunuş tek umut tek düşünce
Savunuyordu
Tutsaklıkta onu
En kesin belgelerle
Kadifeden meleklerle
Namazlar içinde yürüyen
Bedir’in kılıçlar korosu
Hendek’in kent getiren kıvılcımı
Kuşatmasaydı çevresini
Olmasaydı koruyan bir çerçeve
Mekke’ye giriş ve dönüşten bir barış kupası

Bir tad bırakmasaydı ağzında kevser iyimserliğinden
Sûreler bir bengisu olup
Akmasaydı ellerinden başından yüzünden
Dayanabilir miydi
Ezilen kırılan kılıçtan geçirilen
Bir esir kampında
Bakışları acıdan donmuş Bakû’da
İsa ve Meryem adına mumlar dikilirken
Ekmek ve eşitlik adına başlar kesilirken
Evren de bu kıyamete
Katılırken doluyla karla şimşekle
…………………………………..
Kardeş kardeşi vurmuş ama Bedir’de
Yeni ve gerçek kardeşlikler kurulmuş
Çiçek çiçeğe durmuş bahar gelmiş
Çocuklar kurtulmuş
Kılıç akmış geri hurma getirmiş
Bir kılıç Fırat’ı alıp getirmiş
Kan akmış ama sular durulmuş irin durmuş
Bir kılıç Dicle’yi taşımış ucunda
Ta
Mekke’ye kadar
Bir kılıç Nil’i ikiye bölmüş
İçinde Firavun fosilleri görülmüş
Peygamber Arafat’ta
Taşıyordu bu karlar
Şimdi söyleniyormuş gibi seslerini
«Kâbeye giren kurtulmuştur
Bana gelen kurtulmuştur
Bu eve giren kurtulmuştur»
Giriyordu o kılıç oğlu kılıç
O son ateş Osmanlısı
Rus tutsaklığı falan dinlemeden
Kâbeden içeri
Dönüyordu yorgun Rus askeri
Ebrehe’nin fili gibi
Titreyerek ve ürpererek
Kamp kapısının önünden gerisin geri
Babamsa okuyordu boyuna okuyordu
Fetih sûresini
Fetih sûresini
Zaten yoktur bir yenilgi sûresi
Her sûre bir bakıma bir Fetih sûresi
Her âyet bir ülkeye bedel bir erdir
Her sûre cihana bedeldir
Kur’an’sa arşın manifestosu
Reddin reddi protestosu
Her eri Hızır olan bir ordu
Başbuğların başbuğu
Öç değil öç kırandır
Sevgidir
Evrenin memesinden sevgi sağandır
…………………………………..
Çocuklukta okunmuş cenk öykülerini
Hayber kapısının zorlanmasının kelimeler arasında
Kış geceleri babaya sorulan soruların
Açıklanması anlaşılmaz eski bir kelimenin
En son anda
Gelip kurtaran Ali hayâlinin
Düldül’ün ayak tozunun
Zülfükar ipeğinin
Kafkaslar’da
Savaşta ve tutsaklıkta
Ağın balığı çekip alışı
Toplayışı gibi denizden

Alışı olurmuş
Daha ölüm gelmeden
Ölüm gibi gelen
Umutsuzluk kıranından
Korku heyheyinden
Ölüm samından
…………………………………..
Bu çölde bu uyumsuz evren tüneğinde
Er olan asker olan yalnız biziz
Bedir’in ve Kur’an’ın askerleriyiz
Armağan götürürüz kentlere
Gök armağanı Kur’an’ı
Açarız dünya önünde bu sofrayı
Kim ki Tanrı’ya dayanmamakta dayanmakta kendine
Yakarız kendisini de kentini de
Kim ki ortak olmuş yoksulun yarı ekmeğine
Kendini bir yerde bulur
Ağzını ekmekle birlikte bir başka yerde
Kim ki Tanrı kullarına bakarsa yukardan
Kartallarca inişimizi görür ansızın yukarlardan
Kim ki sesini yükseltmek ister Tanrı sesinden
Deriz, ey rüzgâr önündeki sinek, işte Basra Körfezi
Buyur yeryüzü cehennemi
Buyur gökyüzü cehennemi
Kim ki daha yukarı tutar surunu yapısını Kâbe’den
Biz bir orduyuz çatlayan yer, yarılan kaya
Fışkıran kaynar su depreminden
Bileğimizde Hayber’in döğmeleri
Yüzümüzde gülbeyaz Bedir demetleri
Saçımızdaki kına Hendek çiçekleri
Belimizde en sağlam kuşak
Mekke Fethi’nin kemeri

Şiir Notları:
Hızırla Kırk Saat (Şiirler III) - Bengisu: Âb-ı hayat, hayat suyu, can suyu, ebedî su, ölümsüzlük suyu. Kâbe: Beytullah, Allah’ın evi. Dicle, Fırat: Mezopotamya’yı oluşturan iki büyük nehir. Nil: Mısır’ın hayat kaynağı olan Nil nehri, dünyanın en uzun ikinci nehridir. Cenk: Savaş, harp, mücadele, çekişme. Tünek: Geceleyecek yer, ev, yuva, kuş yuvası, kümes hayvanlarının üzerinde tünedikleri dal veya sırık.


Destek ol 
Rastgele Getir