Kav 2
-Sezai Karakoç-
Günaydın bana geri gelen şiir
Bana geri gelen anıt
Bana geri gelen kalbim
Bana geri gelen kalbimin ayışığı
Gözleriyle iyileştiren yaralarımı
Kalbim güneşim efendim
Günaydın yüreğimin kuşluğu
Sürekli kuşluğu
Günaydın alacakaranlık
Ama nasıl alacakaranlık
Bizi yataklardan koparan
Dağlara yaklaştıran
Dağlara doğru fırlatan
Grevlerden grevlere koşturan
Yanardağ
Alacasıyla anne karanlığıyla baba
Loşluğuyla kardeş aydınlığıyla abla
Kırmızı kırmızı bir karasevda
Siyah siyah bir kuş lâmba
Hız kazanmış kristal camlarla
Gelen ve giden
İçimizde ve dışımızda
Son durak İstanbul
İlk durak Ankara
Sen hoş geldin kalbim kalbimin kenti
Bir sürü meryem gözü ellerin efendim ellerin
Senin için bütün şenliği bu kentin
Askerler ki yürüyorlar senin için senin için
Martılar birden boşalan liman
Güvercinlere kader bağlamış ısmarlamış yoksullar
Bu kentin insanları dönüp dönüp bakıyorlar
Sana bakıyorlar
Bir de baktık kentin üstünde yepyeni bir sabah var
Sabahımızın ışığı der gibi bakıyorlar
Ben gün görmemiş bir kaplanın yüreğindeki mermer
Zülküfül türbesinden akmış demir izi isi
Sen beni bakışınla bir anıta çevirdin
Tuttun tuttun bu kentin
Dünyanın ortasına diktin
Gözyaşlarımdan bir yemiş bir duvar yükselttin
Son gömleğini o denizde o duvarda erittin
Kalbim ki başını almış gidiyordu tuttun yerine yerleştirdin
İçinde kum kaynayan dağlanan bir sabah gibi
Erittin erittin kalbimi erittin
İşte o vakit buldum o ışığı
Gel ekle bu yola ekle beni
Çemberlitaş’ın yanma
Akman’ı Emperyal Kahvesi’ni
Bileklerimi gece tutmuş
Yüzüm kaçmış bir karanlığa
Gel ekle beni aydınlığa
Bulanık yatağımın konuğu
Gel ekle beni
Bıraksan
Ayaklarına kapansam ne var
Ayaklarından başlıyor umutlar mutluluklar muştular
Benim için ve bütün insanlar için
Aşka batmış çılgın balıkçılar gibi
Muştu şarabını
Ayaklarından içmek isterim
Tövbe onulmaz tövbe geliyor geliyor üstüme
Kalbimin kalbine çarpmasından
Bakmasından gözlerinin gözlerime
Cehennem bile artık zavallı bir şair kalbimin önünde
Seni zaman sayan kalbim
Kalbimin aldanışı da bu kadar işte
Ey kalbimi kurtaran
Paslı bir morg bıçağından
Tövbe onulmaz tövbe geliyor geliyor üstüme
Bir çocuk büyüyor üstün bir memede
Koğdum kanın yağın gölgesini narlardan pınarlardan
Şehirler şehirlere yürüyor içimde
Bir adam var mağaralardan kalma muştulu belge
Sen bir muştu gibi geldin indin kalbime
Ve iyi ettin onu ve iyi ettin beni
Artık işim yok hastalıklarla vehimlerle
İntiharlarla elle başla hazırlanan ölümlerle
Tövbe onulmaz tövbe Zülküfül tövbesi geliyor geliyor üstüme
Çarpıyor ne çarpıyor öğüt tanımaz kalbim
Kalbim güneşim efendim
Ölmüşleri diriltiyor sesin
Toprağı kabartan bir iklim
Olan ayaklarına kapansam ne var
Ayaklarından başlıyor benim için
Umutlar mutluluklar muştular
Kalbim eskiden bir savaşçıydı şimdi bir köle
Kime köle senin kalbine köle
Cami üstlerinden alarak en gümüş ikindileri
Kovalarla taşır senin yeşil harmanili
Yatağına bu köle
Uyanırken en arı yerleşmiş aydınlıklarda uyanasın diye
Açar pencereleri tüyden hafif elleriyle
Ellerinle açılmıştır kat kat perilere
Gün görmüş evlerin çamaşırları gibi bu köle