Kâzım Paşa’nın Kerbelâ Mersiyesi

-Koniçeli Kazım Paşa-

Zâlimler el urup heb şemşîr-i can-rübâya
Kasd etdiler serâpâ evlâd-ı Mustafâ’ya
Devrân olub müsâid ol kavm-i bî-hayâya
Îsâl olundu bîdâd serhadd-i intihâya
Kimler ider tehammül yâ Rab bu ibtilâya
Âmâc edüb vücûdun bin nâvek-i kadâya(1)

Düşdü Hüseyin atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya
Cibrîl var haber ver Sultân-ı enbiyâya

Cûş eyleyüb belâya mânend-i mevc-i tûfân(2)
Keştî-i Ehl-i Beyt’i kıldı şikest ü vîrân
Maktûl olub serâser ashâb u âl-i zîşân
Yektâ-rev oldu ol mâh çün âfitâb-ı rahşân
Her yandan etdi savlet hınzîr-veş Yezîdân
Sertâbepâ vücûdun zahm eyleyüb kızıl-kân

Düşdü Hüseyin atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya
Cibrîl var haber ver Sultân-ı enbiyâya

Ashâb u âlinin heb kibârı u sıgârı
Bir bir kılub şehîdâ azm-i huzûr-i Bârî(3)
Dil-teng idüb susuzluk tâ arşa oldu sârî
Ezvâc-i tâhirâtın feryâd-ı bî-karârı(4)
Her yüzden etdi tazyîk a‘dâ o şehriyârı
Âhir çıkub elinden dâmân-ı ihtiyârı

Düşdü Hüseyin atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya
Cibrîl var haber ver Sultân-ı enbiyâya

Yârân olub serâpâ mest-i mey-i şehâdet
Meydânda kaldı tenhâ ol mihr-i evc-i hâcet
Bu hâl olub adûya sermâye-i cesâret
Etrâfın aldı birden ol kavm-i pür-dalâlet
Yetmiş iki yerinden mecrûh olub nihâyet
Bundan ziyâde harbe Hakk vermeyüb icâzet

Düşdü Hüseyin atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya
Cibrîl var haber ver Sultân-ı enbiyâya

Ol şâh-ı dîn-penâhı tenhâ görünce düşmân
Etdi hücûm u savlet şiddetle her tarafdan
Bir hâle vardı âhir zahm-ı hadeng-i âhen
Mânend-i kasr-ı cennet cisminde oldu rûşen
Envâ-ı yârelerden her cânibinde revzen
Kâzım olub nihâyet bî-tâb harb ederken

Düşdü Hüseyin atından sahrâ-yı Kerbelâ’ya
Cibrîl var haber ver Sultân-ı enbiyâya

Günümüz Türkçesiyle Anlamı:
Zalimler öldürücü kılıcı ele alıp Hz. Mustafa (s.a.s.) evladına (ailesine) kastettiler. Devir o hayâsız kavim için müsait bir devirdi. Hudud (sınır) boyuna kadar sayısız asker sevk edildi. Ya Rab, kimler eder bu zillete tahammül! Vücudu (bedeni) bin kazâ okuna hedef tahtası yapılan Hz. Hüseyin (r.a.) atından Kerbelâ sahrasına düştü. Cibril var haber ver peygamberlerin sultanı Hz. Muhammed’e (s.a.s.). Belalı bir iş için galeyana geldiler, tufan dalgaları gibi kabarıp azarak Eh-i Beyt gemisini paramparça ettiler. Katledildi baştan başa (büyükten küçüğe) arkadaşları ve şanlı ailesi, parlak Güneş gibi olan o eşsiz güzel (bu dünyadan) gitti (?). Her yandan hücum etti (saldırdı) hınzır gibi Yezitler. Baştan aşağı vücudunu yaralayıp kızıl kana boyadılar. Hz. Hüseyin (r.a.) atından Kerbelâ sahrasına düştü. Cibril var haber ver peygamberlerin sultanı Hz. Muhammed’e (s.a.s.). Arkadaşlarından ve ailesinden büyük küçük herkes şehit edildi. Bir bir her biri yaratan Allah’a kavuştu. Sıkıntılı hâl, susuzluk son raddeye vardı. Tertemiz/iffetli zevcelerinin hiç dinmeyen feryadı ta arşa ulaştı. Düşmanlar her cihetten kuşatarak, eziyet etti o İmam’a. Sonunda rıza eteğine yapıştı (rızaya erişerek kendini rabbinin takdirine teslim etti). Hz. Hüseyin (r.a.) atından Kerbelâ sahrasına düştü. Cibril var haber ver peygamberlerin sultanı Hz. Muhammed’e (s.a.s.). Dostları şehadet şerbetiyle tamamen kendinden geçti. Meydanda tek başına kaldı ihtiyacı karşılayan Güneş/her türlü ihtiyacı, istekleri sonsuz sevgisiyle gideren (İmam Hüseyin) (?). Bu hâl düşmana cesaret verdi. O sapkınlık içindeki gürûh etrafını sardı. Yetmiş iki yerinden yaraladılar. Hak (Allah) bundan fazlasına müsaade etmeyince Hz. Hüseyin (r.a.) atından Kerbelâ sahrasına düştü. Cibril var haber ver peygamberlerin sultanı Hz. Muhammed’e (s.a.s.). O dinin hamisi olan İmam’ı düşman yalnız görünce tüm gücüyle, şiddetle saldırdı her taraftan. Sonunda öyle bir hâle vardı ki iş, bedenindeki derin ok yarası cennetteki köşk gibi görüldü/parıldadı. Her tarafı çeşit çeşit yaralarla doluydu, oyuk oyuktu. Teskin oldu, sonunda bitkin düştü harpte. Hz. Hüseyin (r.a.) atından Kerbelâ sahrasına düştü. Cibril var haber ver peygamberlerin sultanı Hz. Muhammed’e (s.a.s.).

Şiir Notları:
Müsemmen: Sekiz dizeli bendlerden oluşan manzumelere denir. (1) Kazâ: Allah’ın ezelde takdir ettiği şeyin, kaderin, O’nun istediği şekilde, O’nun belirlediği vakitte gerçekleşmesi. (2) Tufan: Çok şiddetli veya yoğun yağan yağmur. (3) Veya: “Bir bir kılub önünde azm-i huzûr-i Bârî” (4) Veya: “Etfâl-i seyyidâtın feryâd-ı bî-karârı”


Destek ol 
Rastgele Getir