N’ola Zâhid Bilse Küfr-i Zülfün…
-Fuzûlî-
N’ola zâhid bilse küfr-i zülfün îman olduğun
Şimdi görmüşler midir kâfir müselman olduğun
Ben eger âşık olub din vermeseydim ğârete
Kim bilirdi aşk mülkün kâfiristan olduğun
Kıl sevab ey göz döküb kan vâkıf et gâfilleri(1)
Meyl edenler aşka bilsünler ciger kan olduğun
Taşa benzer kanlı her pergâle kim gözden çıkar
Andan etdim fehm gönlüm şehri vîran olduğun
Va‘de-i vaslına ol günden ki verdim gönlümü
Ben anun bilmez midim âhir peşîman olduğun
Aşkını âsan görüb oldum esîri tıfl iken
Bilmedim geldikçe bir âşûb-i devrân olduğun(2)
Ey Fuzûlî hûblar vaslına eylersin heves
Gûyiyâ bilmezsin ol vasl içre hicran olduğun(3)
Günümüz Türkçesiyle Anlamı:
Ne ola, zülüf küfrünün (zülfün örttüğü, kararttığı yüzün) iman olduğunu bilse zahid. Şimdi görmüşler midir kâfirin Müslüman olduğunu? Ben eğer âşık olup dinimi yağmaya vermeseydim, aşk mülkünün küfür diyarı olduğunu kim bilirdi? Ey göz! Kan döküp sevap işle, vâkıf et gafilleri (veya âlimleri). Aşka meyledenler (kanlı göz yaşından) ciğerin kan olduğunu (âşık olanın ızdırap içinde olduğunu) bilsinler. Taşa benzer gözden çıkan kanlı her parça. Oradan anladım gönül şehrimin viran olduğunu. Kavuşma vaadine gönlümü verdiğim o gün, bilmez miydim ki sonunda pişman olacağını (vaadinden döneceğini). Aşkını kolay görüp/bilip çocukken esiri oldum. (Zamanı) geldikçe/kendince devranı karıştıran bir şey olduğunu bilemedim. Ey Fuzuli, güzellere kavuşmaya heves edersin. Sanki bilmez misin o kavuşma içinde ayrılık olduğunu?
Şiir Notları:
(1) Veya “gafilleri” yerine “âlimleri”.
(2) Veya “Aşkını âsan bilüb oldum esîri tıfl iken/ Bilmedim kendince bir âşûb-i devrân olduğun”.
(3) Veya “Gûyiyâ bilmez misin vasl içre hicran olduğun”.