Taha’nın bir kavis görmesi (II.)
-Sezai Karakoç-
Kavis görmek Taha’nın gözünde gelenekleşti mi
Bu içten mi gelmekte dıştan mı saldırdı
Biçimlerde başlayan yeni bir değişim mi
Gün mü doğdu kendiliğinden ağaran tepeler mi
Ağaçlar mı çınlıyor yeni bir ağustos böceği mi
Bütün olup bitenler bir yaz düşü mü bir gerçek mi
Bu yaz gökyüzünden boşanan hep ipek mi
Güneş de yanıp duran kızgın bir petek mi
Yıldızlar bal arıları ay bir arı beyi
Samanyolu narlara yönelmiş güz narlarına oğul demek mi
Kavis görmek Taha’nın gözünde yeni bir gelenek mi
Yoksa bu yaz güneş yanıp duran bir kelebek mi
Kalbimiz ezilen bir çiçek mi bir böcek mi
Yoksa yeni gök giysileri örülen yepyeni bir ipek mi
Büyük kan dolaşımında bir bozukluk mu
Küçük kan dolaşımında kırılan bir zemberek mi
Kış mı karakış mı kan karıncalanması mı karında
Yeni bir çocuk mu İstanbul sularında
Bir boğa böğürtüsü mü horozlarda
Ne çok kıravat asılı kasaplarda
Bütün bunlar yokmuş gibi hesapta
Kavis görmek Taha’nın gözünde sürecek mi
Getir bir esinti ey yel peygamberlerden
Kentlere doğru altın gibi akan çöllerden
Hurma gölgesinde su düşleri gören
Karnında kent taşıyan develerden
Ben bir deve gördüm Basra’yı köpük köpük saçıyordu
ağzından
Bir deve de Bağdat’ı lokma lokma yutan
Bir hörgücünde Şam bir hörgücünde kızıl bir akşam
Kudüs’ü Mekke'ye taşıyacak bir deve bulsam
Dicle’de suvarsam onu Fırat’ta yıkasam
Kızılırmak toprağından kına sürsem saçlarına
Sakarya’yı zincir gibi şıkırdatsam
Bardak bardak sunsam Porsuk’u kevser gibi
Refref gibi uçuracak zemzem sunsam