Taha’nın Dışında Olup Bitenler
-Sezai Karakoç-
Güneş geç kalmış gibi fırlar dağlardan sabahları
Küçük kasabalarda
Erken açılan çarşılarda
İlk çay gerçek çay sonra onun zamana bulanmışı
Ne ölüm karışmış ne iş saati
İlk çayda bir İsa masumluğu gizli
Odun yükleri koyunlar keçiler ve ilk pazarlıklar
Erkeklerin kaynaşması kadınlardan erken başlar
Kadınlarsa gündüzden dönük ta geceye
İçte saklanan fısıltılar yemeğe karışır
Yemek bir ip gerilir geceler ülküsüne
Geceler ülkesine yol alır otomobiller
Kâhinler gibi oturmuş içine şoförler
Ne şakacı kâhin şu makine rahipleri
Büyük şehirlerden getirmişler tozlarını
Büyük uygarlıklar biberini
Bürolar keskin keskin geometri kokar
Evler deniz dibi yosunlarıyla yumuşak
Ve çocuk okuldan eve dönüyor koşarak
Sonbaharı içiyor sarhoşlar bir bahçe kıyısında
Al yosunlarda
Göğü bir şişe gibi kırarak
Bir şarap şişesi gibi
Ve bir ordu yürüyor durmadan
Durarak
Sancağı gösteriyor bir kumandan
En yüksek kayalardan
Krateri bir kartal biçiminde donmuş
Yağmur savuran dağlara doğru
Haykırarak
Yazları kızlar soğutuyorlar bir karpuz gibi su kıyısında
Dokunan bir ipek gibi savuruyorlar
Sonra bahar bahar bahar
Bir kentte ihtilâl
Bir kentte grev
Bir ülkede savaş var
Çiftler geçiyorlar ağaç altlarından kolkola
Bir yolda ki taşları eski menekşelerden kalma
Ben bir bardağın arkasına saklanarak uzatıyorum sana
Sen bardağın içinden uzanarak
Bu demeti alsana
Ben bu park ırmağının asma köprüsünden
Birden geçiyorum
Sen ırmakta benim hayalimi kovalasana
Ve hepsinin üstünde ölüm altında ölüm
Kış var yatır gibi
Kışla örtülü bir yatır gibi
Kışlalar
Boş kışlalar
Yukarıya yükselsek ölüme yükseliyoruz
Aşağı insek ölüme değiyoruz