Tasavvuf

-Şeyh İbrahim Efendi-

Bidâyette tasavvuf sûfî bî-cân olmağa derler
Nihâyette gönül tahtında sultân olmağa derler

Tarîkatte ibârettir tasavvuf mahv-ı sûretten
Hakîkatte serây-ı sırda mihmân olmağa derler

Bu âb u kil libâsından tasavvuf ârî olmaktır
Tasavvuf cism-i sâfî nûr-i Yezdân olmağa derler

Tasavvuf lem‘ayı envâr-ı mutlaktan uyarmaktır
Tasavvuf âteş-i aşk ile sûzân olmağa derler

Tasavvufta şerâit nâme-i hestîyi dürmektir
Tasavvuf ehl-i şer‘ u ehl-i îmân olmağa derler

Tasavvuf ârif olmaktır hakîmen âdetullâha
Tasavvuf cümle ehl-i derde dermân olmağa derler

Tasavvuf ten tılsımın ism miftâhıyla açmaktır
Tasavvuf bu imâret külli vîrân olmağa derler

Tasavvuf sûfî kâli hâle tebdil eylemektir bil
Dahî her söz ki söyler âb-ı hayvân olmağa derler

Tasavvuf ilm-i ta‘bîrât u te’vîlâtı bilmektir
Tasavvuf can evinde sırr-ı Sübhân olmağa derler

Tasavvuf hayret-i kübrâda mest ü vâlih olmaktır
Tasavvuf Hakk’ın esrârında hayrân olmağa derler

Tasavvuf kalb evinden mâsivâllâhı gidermektir
Tasavvuf kalb-i mü’min arş-ı Rahmân olmağa derler(1)

Tasavvuf her nefeste şarka vü garba erişmektir
Tasavvuf bu kamu halka nigehbân olmağa derler

Tasavvuf cümle zerrât-ı cihanda Hakk’ı görmektir
Tasavvuf gün gibi kevne nümâyân olmağa derler

Tasavvuf anlamaktır yetmiş iki milletin dilin
Tasavvuf âlem-i akla Süleymân olmağa derler

Tasavvuf urvetü’l-vüskâ yükün can ile çekmektir(2)
Tasavvuf mazhar-ı âyât-ı gufrân olmağa derler

Tasavvuf ism-i a‘zamla tasarruftur bütün kevne
Tasavvuf câmi-i ahkâm-ı Kur’ân olmağa derler

Tasavvuf vâsıl olmaktır cemî‘an tâlib-i Hakk’a
Tasavvuf vasl-ı dildâr ile handân olmağa derler

Tasavvuf her nazarda zât-ı Hakk’a nâzır olmaktır
Tasavvuf sûfîye her müşkil âsân olmağa derler

Tasavvuf ilm-i Hakk’a sînesini mahzen etmektir
Tasavvuf sûfî bir katreyken ummân olmağa derler

Tasavvuf külli yakmaktır vücûdun nâr-ı lâ ile
Tasavvuf nûr-i illâ ile insân olmağa derler

Tasavvuf on sekiz bin âleme dopdolu olmaktır
Tasavvuf nüh felek emrine fermân olmağa derler

Tasavvuf kul kefâ billâh ile dâvet-dürür halkı(3)
Tasavvuf irciî lafzıyla mestân olmağa derler(4)

Tasavvuf günde bin kerre ölüp yine dirilmektir(5)
Tasavvuf cümle âlem cismine can olmağa derler

Tasavvuf zât-ı insan zât-ı Hak’da fâni olmaktır
Tasavvuf kurb-ı ev ednâda pinhân olmağa derler(6)

Tasavvuf sûfînin her bir kılında bir göz olmaktır
Tasavvuf ehl-i suffe ehl-i mîzân olmağa derler(7)

Tasavvuf cânı cânâna verip âzâde olmaktır
Tasavvuf cân-ı cânân cân-ı cânân olmağa derler

Tasavvuf bende olmaktır hakîkat hak ey İbrahim
Tasavvuf şer'-i Ahmed dilde burhân olmağa derler

Günümüz Türkçesiyle Anlamı:
(Şiirleri İngilizce dil seçeneğini seçerek okumalı, aksi hâlde çeviri bozuk çıkıyor.) Tasavvuf, yolun başında sufinin cansız olmasıdır (ölünün kendini gassala teslim etmesi gibi müridin kendini mürşidine teslim etmesi); nihayette ise gönül tahtında sultan olmasıdır, derler./ Tarikatte tasavvuf, sureti mahvdan (benliğinden geçmekten) ibarettir. Hakikatte tasavvuf, sır sarayında misafir olmaktır, derler./ Tasavvuf, bu su ve toprak elbisesinden (sudan ve topraktan yaratılan beden kalıbından) soyunmak ve Yezdan olan Allah’ın nuruyla nurlanıp saf bir cisim/beden hâline gelmeye derler./ Tasavvuf, parıltıyı (gönüldeki nuru/ışığı/kandili), mutlak nurlardan uyarmaya (uyandırmaya) ve aşk ateşiyle yanmaya derler./ Tasavvufta şartlar, varlık mektubunu dürerek (varlıktan, benlikten geçerek), şeriat ve iman ehli olamaya derler./ Tasavvuf, hikmet sahibi Allah’ın âdetullahını/kanunlarını bilmek ve bütün dertlilere derman olmaya derler./ Tasavvuf, ten tılsımını isim (Allah’ın güzel isimleri, Esmâü’l-Hüsnâ) anahtarıyla açmak ve bu imareti (bu bedeni) tamamen viran etmeye (riyazete girip nefsi terbiye etmeye) derler./ Tasavvuf, sufinin sözü hâle çevirmesidir (sözde kalmayıp o söylediği şeyi hâline de yansıtması). Sufi böyle olduğunda, her ne söz söylese hayat suyu gibi can verir herkese, derler./ Tasavvuf, tabir ve tevil ilmini (rüya ve yorumunu) bilmeye ve can evinde bulunan Sübhan olan Allah’ın sırrıyla sırlanmaya derler./ Tasavvuf, Allah’ın azametini, yüceliğinin karşısında mest olup şaşa kalmak ve Hak Teala’nın sırlarına mazhar oldukça hayran olmaya derler./ Tasavvuf, kalbinden Allah’tan gayrıyı çıkararak “Müminin kalbi Rahman’ın arşıdır.” (hadis-i şerifinin sırrına mazhar) olmaya derler./ Tasavvuf her nefeste doğuya ve batıya erişebilmeye ve herkesi kollayıp gözetebilmeye derler./ Tasavvuf, dünyadaki tüm zerrelerde (en ufak şeyde bile) Hakk’ı görebilmek ve varlığa gün gibi görünebilmeye (tüm varlığa ışık saçabilmeye) derler./ Tasavvuf, yetmiş iki milletin dilini anlamak ve akıl âlemine Süleyman olmaktır (sultan olup idare edebilmektir) derler./ Tasavvuf, urvetü'l-vüskâ yükünü can ile çekebilmeye (Tutunulacak en sağlam kulba, Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak) ve bağışlanma ayetlerine mazhar olabilmeye derler./ Tasavvuf, ism-i azamın (en yüce ismin) sırrına erip bütün varlığa tasarrufta bulunabilmektir ve Kur’an hükümlerini cem eden (tatbik eden) olmaya derler./ Tasavvuf, tamamen Hakk’ı talep ederek O’na kavuşmak ve sevgiliye kavuşma zevkiyle şenlenmektir derler./ Tasavvuf, her bakışta Hakk’ın zatına bakmak (nazar etttiği, baktığı her şeyde O’nu müşahede edebilmek) ve sufiye her zorun kolay olmasıdır./ Tasavvuf, sufinin Hakk’ın ilmine sinesini mahzen etmesi (saklaması) ve sufi bir damla iken umman (okyanus) olmasıdır derler./ Tasavvuf, “lâ” (yok) ateşiyle (yani kelime-i tevhiddeki “lâ ilâhe” ilah yokturla) vücudunu bütünüyle yakmak ve “illâ” (ancak O) nuruyla (yani kelime-i tevhiddeki “illallah” ancak Allah vardırla) insan olmaya derler./ Tasavvuf on sekiz bin âleme dopdolu olmaktır ve dokuz felek emrine ferman olmaktır(?)./Tasavvuf, “De ki: Allah kâfidir, yeter!” (Ankebut, 29/52) ile halkı davet etmek ve “İrciî!” dön (“Rabbine dön” Fecr, 89/28) lafzıyla mest olmaktır./ Tasavvuf, günde bin kere ölüp tekrar dirilmek ve herkesin cismine can olmaya derler./ Tasavvuf, insanın zatının Hakk’ın zatında fâni olması ve (miraç hadisesindeki) “hatta daha yakın”dakine yakınlıkta gizlenmeye derler./ Tasavvuf, sufinin her bir kılında bir göz olmak ve (Peygamberimiz (s.a.s.) zamanındaki) suffe ehli gibi ölçülü olmaya derler./ Tasavvuf, canını canana verip hür olmak ve cananın canına (cananına/sevgiliye) kavuşmaktır./ Tasavvuf, hakikatte Hakk’a kul olmak ve Hz. Ahmed’in (s.a.s.) şeriatını gönülden rehber etmeye derler, ey İbrahim! (NOT: YANLIŞA SEBEBİYET VERMEMEK ADINA DETAYA/ŞERHE ÇOKÇA GİRMEDEN, KELİME ANLAMLARINDAN YOLA ÇIKARAK BİR ANLAM VERMEYE ÇALIŞTIK. YANLIŞ ANLAŞILAN KISIMLAR VARSA DÜZELTİLEBİLİR)

Şiir Notları:
Şeyh İbrahim Efendi’nin hece vezniyle yazdığı tasavvufu tarif eden uzun şiiri. (1) Hadis-i şerif: “Müminin kalbi Rahman’ın arşıdır.” Kaynağından teyit edilebilir. (2) “Allah’a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir, bilendir.” (Bakara, 2/256) (3) “İnkar edenler ‘Sen peygamber değilsin.’ derler. De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah ve Kitap’ı bilenler yeter.” (Ra‘d, 13/43) “De ki: Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde olanları bilir. Batıla inanıp Allah’ı inkâr edenler var ya; işte onlar asıl ziyana uğrayanlardır.” (Ankebut, 29/52) (4) “Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!” (Fecr, 89/28) (5) Hadis-i şerif: “Ölmeden evvel ölünüz.” Kaynaklardan detaylarına bakılabilir. (6) “(Allah’la Peygamber’in) araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu.” (Necm, 53/9) (7) Mescid-i Nebevi’nin bitişiğinde fakir sahabilerin barınması için “suffa” adı verilen bir barınak yapılır. Bu barınak zamanla bir eğitim kurumu hâline dönüşür. Burada yetişenlere de “ashab-ı suffa” denilir. Detaylarına kaynaklardan bakılabilir.


Destek ol 
Rastgele Getir