Üstadımın Kabrinde
-Ömer Nasuhi Bilmen-
Ey mihr-i münîr-i âdemiyyet!
Ey gevher-i dil-pezîr-i fıtrat!
Ey hâce-i bî-nazîr ü yektâ!
Kabrin ne içün sükûnet-efzâ?
Sen neden sükûna daldın?
Bu ders-i belîği kimden aldın?
Tahrîr-i fünûn edince nâgâh
Eylerdi zuhûru kudretullâh
Oldukça şerefde nasîhat
Parladı yüzünde reng-i hikmet
Tezyîn-i makâl ideridin sen
Ebyât-ı güzîn-i Mesnevî’den
Şimdi ise neden sükût böyle?
Kalmış dehen-i fasîh söyle!..
Kalbin idi nüsha-i kemâlat
Oldun ademe dûçâr heyhât!
Bir nebze-i iftirâk-perver
Gelmiş de seni ziyâret eyler
Bir bezre-i gam-pezîr çağlar
Ağlar seni yâd eder de ağlar
Âh dilime inâyet eyle
Bir kere benimle sohbet eyle
Lâyık mı ki bir dil-i gam âbâd?
Etsün bu sükûta karşı feryâd!
Ey fecr-i behîn-i sermediyyet!
Ey reng-i tulû-i pür-letâfet!
Ey lem‘a-i dil-fürûz-i rahmet!
Ey pertev-i iltifât-ı kudret!
Her rûz u şeb eyleyüp inâyet!
Bu kabri edin garîk-ı nüzhet
Bu kabir değil bir âsumandır
Gülzâr-ı latîf kudsiyândır
Bir hârika-i siyâdet-i ünvân
Olmakda bu kabr içinde pinhân