Umacı

-Tevfik Fikret-

Şermin umacıdan korkar(1)
Zannedenler yanılırlar.
Hayır, Şermin’de doğrusu
Yoktur umacı korkusu.
Eskiden o da korkarmış,
Onu da korkuturlarmış,
“Umacı geliyor!” diye;
Çocuk, aldanır her şeye.
Lakin artık yüreğini
Oynatmıyor, ne ecinni
Ne cadı ne dev ne şeytan;
Çünkü… Çünkü hepsi yalan!
Ona her şeyi öğreten
Ağabeyi, bilmem nerden,
Bir gün bir kutu getirir,
Kutuyu Şermin’e verir:
“Oynat şu mandalı biraz.”
Mandalı oynar oynamaz
Kutu çocuğun elinden
Fırlar, korktuğunu gören
Ağabeyi der ki: “Şermin,
Seni titreten şu hain,
Şu korkunç şey ki kutudan
Çıkıverdi, bir kuzudan
Koparılmış bir avuç yün,
Biraz kâğıt, biraz da dün
Sana verdiğim tel yok mu,
İşte ondan ibaret… Bu,
Seni titretti çünkü sen,
Yazık, böyle boş şeylerden
Titreyecek kadar boşsun!
Tekmil cadın, koncolozun(2)
İşte böyle boştur.” Şermin
O gün korkmamaya yemin
Etti; artık yalan dolan
Çarşamba karılarından,(3)
Cadılardan titremiyor:
“Hep kutuda onlar!” diyor.
Aklı başında insanlar
Yalnız fenalıktan korkar.

Şiir Notları:
(1) Umacı: Çocukları korkutmak için uydurulan hayali yaratık, öcü. (2) Koncoloz: Koncolos. Çocukları korkutmak için uydurulan hayali yaratık. (3) Çarşamba karısı: Alkarısı. Masallarda geçen, kimi romanlarda da yer verilen saçı başı dağınık, üstü başı perişan hâlde, özensiz, bakımsız ürküntü veren kadın tiplemesi. Bu gibi (gulyabani, cadı, çarşamba karısı) şeyler, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanlarında da geçer. TDK’da da Reşat Nuri Güntekin’den şu alıntıya yer verilir: “Çünkü o tarihte hayatım –masallardaki meşhur çarşamba karısı ve ocak anasının hayatı gibi– karmakarışık bir saç kümesi içinde geçecekti.”


Destek ol 
Rastgele Getir